European Universalism: The Rhetoric of Power by Immanuel Wallerstein

European Universalism: The Rhetoric of Power Reviews

• 
  Jeff

  What is very good about this book is that it is so shockingly obvious that only a terrible person would refuse to admit Wallerstein has excellent points. I in-text cited the following:
  
  "These ideas are commonly reflective of any open-minded, rational, well-traveled person. They reflect a global, pan-cultural, pan-human circumstantial perspective and deny the ego/ethnocentric fear of the hegemonic asshole."
  
  What is very bad about this book is that it is so shockingly obvious but still there are too many terrible people out there refusing to admit Wallerstein has excellent points and stop being hegemonic assholes.
• 
  Javier

  I had been wanting to read this for at least a decade. This is an excellent analysis of European universalism, which serves as an ideological rationalization for pan-European racism, Orientalism, and imperial control. Wallerstein suggests as an alternative not cultural-nationalism or Occidentalism but rather a truly liberatory internationalist counter-movement that would bring about a world in which "all would give and all would receive" (p. 80).
  
  I highly recommend it!
• 
  AC

  Interesting premise, but hopelessly mediocre in the execution. Basically crap, and not worth the time. Move on...
• 
  Josh

  I liked this. It opened me up to Wallerstien's perpsective which I appreciate. He also is so lucid about the various poles that the world-system is moving. THis book is about ideologies and universalism which is essential for understanding how to "think globally" without carrying all the crap that westerns always do.
• 
  Burak Turgut

  Wallerstein bu kitabında güçlü ülkelerin dünyayı etkileyen evrenselcilik bakış açısını incelemiş.
  
  Wallerstein, Avrupa dünyası liderlerinin "insan haklarının" korunması, "demokrasi" gibi kavramlar kullanılarak "Batı" uygarlığının evrensel değerlere ve doğrulara dayanan tek uygarlıkmış gibi üstünlük tasladığını ve "Batı" nın doğruları dışında hiçbir alternatif yokmuş gibi gösterdiğini savunur.
  
  Wallerstein, 16.yy'da İspanyol yayılmacılığını eleştiren bir rahip olan Las Casas ve İspanyol yayılmacılığını destekleyen Sepulveda adlı rahiplerin arasındaki tartışmayla Avrupa evrenselciliği eleştirisini somutlaşır. Sepulveda, Avrupalıların Amerika kıtısını Hristiyanlaştırma hakkı ve görevinin olduğunu savunur ve Avrupalıların Amerika'daki yaptıkları zulümlere meşru kılmaya çalışır. Öte yandan Las Casas zorla Hristiyanlaştırmanın anlamsız olduğunu ve Hristiyanlaşmanın gönül bağı ile olması gerektiğini savunur.
  
  Benzer argümanlar yakın tarihte Balkanlar ve Irak müdahalelerinde demokrasiyi geliştirme temelinde meşrulaştırma çabalarında da görülmektedir.
  
  Müdahaleciler direniş ile karşılaştıklarında daima ahlaki bir doğrulama yolu ararlar. Müdahaleyi meşrulaştırmak için kullandıkları kavramlar: 16. yy'da doğal yasa ve Hristiyanlık, 19.yy'da uygarlaştırma misyonu, 20 ve 21.yy'da ise insan hakları ve demokrasi olmuştur.
  
  Müdahaleciler her zaman kendi ahlaklarının sorunsuz olduklarını varsayarlar ve kendi doğrularının diğerlerinin de doğrusu olması gerekliliği üzerinden hareket ederler. Oysa Walre kendi mutlak doğruluğumuz üzerinden tevazu göstermek, bastırılan farklı düşüncelere de somut destek vermek gerçek anlamda kolektif olan ve küresel olarak küresel evrenselciliği yakalayabilmemizi sağlayabilir.
• 
  Peyton

  European Universalism: The Rhetoric of Power has a strong beginning but falls flat of what it promises. Wallerstein begins the first chapter claiming he will critique progressivism, which I was excited to read his analysis of, but he doesn't follow through. He spends too much time discussing the opinions of other political philosophers and not enough time explaining his own central argument. The book comes across as rambling about tangentially related topics as opposed to a well-structured philosophical essay. Wallerstein makes some interesting (though unoriginal) points about cultural relativism and Orientalism, which to me made the read worthwhile, but I would not recommend it to others.
• 
  Ale Ech

  Un libro muy cortito, pero directo. Es el pimer libro que leo de Wallerstein y espero leer más en el futuro ya que su trabajo lo ha desarrollado en torno al análisis del sistema-mundo en el que vivimos. En este libro plantea que la ideología y valores occidentales se nos han impuesto como verdades o valores universales en varios ámbitos, por ejemplo, la justificación de los europeos para colonizar América, partiendo de la visión de que los nativos eran "salvajes" y por lo tanto la obligación moral y religiosa de los europeos era liberar a esos pueblos bárbaros de su salvajismo. Claro que siempre han habido excepciones a esas ideologías de dominación, como el pensamiento de Bartolomé de las Casas, quien denunció los abusos de los europeos colonizadores. Más adelante Wallerstein, en un contexto más actual, critica cómo la bandera de los derechos humanos se ha utilizado como una herramienta occidental para justificar invasiones a países menos desarrollados. En general, es un libro que me hizo reflexionar mucho en varios aspectos, incluyendo el papel de los científicos sociales en la actualidad. Finalmente, me recordó a Carl Sagan, que sostenía que no era recomendable intervenir en algún planeta en caso de que se encontrara vida, ya que esto podía afectar el proceso natural de evolución de dichos organismos.
• 
  Justin Michael James Dell

  Pie-in-the-Sky Stuff
  
  Wallerstein's main point is that two of the main pillars of the liberal international order, or what he calls the "world system" that emerged after 1945 - the human rights regime and the market economy - are predicated on a false, "European universalism" heavily shot through with Orientalism. Its values, he avers, represent an exploitative ruling minority that dominates the weak, especially subaltern and working people. It is this arrogant and subjective universalism that, he suspects, allows the strong to intervene in the politics of other countries (in the name of human rights) and exploit people with expanding markets. As should be obvious at this point, Wallerstein is extremely critical of capitalism.
  
  Wallerstein wants a "universal universalism" instead. By this he means something other than, and more ecumenical than, what he calls "European universalism". The problem is, he doesn't offer any concrete ideas about what this "universal universalism" might actually look like. He writes: "it is not that there may not be global universal values. It is rather that we are far from yet knowing what these values are." It doesn't get much more vague than that.
  
  Something that is universal does not have to have universal origins. It simply must be universal in its application of a truth statement. Some fuzzy, pluralistic, ecumenical universalism is not more universalist than a universalism being advanced from a particular point of view.
  
  It seems Wallerstein simply cannot accept the fact that the universal values of the human rights regime and the market economy come, for the most part, out of Europe and therefore reflect its vantage point. The current world system, and capitalism in particular, Wallerstein says, is in "systemic crisis," because it is leading to a polarization of "an upper 20% at the top and a bottom 80%". This, of course, is nonsense. The general narrative of the past half century is that more and more people have been lifted from poverty by this world system. And while its political track record is not quite as encouraging, there has yet been an expansion of liberty and democracy in the world since 1945. I would say the world system has done remarkably well. But this aggregate improvement in people's lots, Wallerstein says, does not justifying whatever costs it has entailed. Like so many people on the Far Left, Wallerstein is animated by an impulse that says, "there must be a better way, a perfect way." Not only is this sentiment unrealistic, it is dangerous.
• 
  Berat Sadıç

  Wallerstein bu kitabında İspanya'nın sömürgeleştirici ve zulme varan yayılmacılığı sebebiyle 17. yüzyılda derin bir ahlaki tartışmaya giren Las Casas ve Sepulveda üzerinden evrenselciliği, müdahale hakkını ve bunların günümüzde hala daha yansımaları süren örneklerini inceliyor ve eleştiriyor. İspanya'nın Güney Amerika yerlilerini zorla hristiyanlaştırması ve hatta kılıçtan geçirerek soykırım yapması, nadir de olsa örnekleri bulunan insan kurban etme ayinleri üzerinden ahlaken onaylanıyordu. Las Casas ise, döneminin ötesinde bir hümanistlik ile soruyordu, "Zorla yaptığımız bu eylemler, teolojik olarak Hristiyanlığa uygun mu?" İkilinin mahkemeye kadar giden felsefi tartışmasında Sepulveda'nın tüm yaşananları savunmasındaki temel argümanları, günümüz dünyasında diktatörlerinden arındırılması ve demokratikleştirilmesi gereken ülkelerin yaşadıklarından çok da farklı değil. Gelecekteki daha iyi bir dönem uğruna, güç odakları bir takım müdahalelerde bulunma hakkına sahiplerdir. Peki gerçekten öyle mi, yoksa bu bize Avrupa Evrenselciliğinin tanıttığı ve dayattığı bir söylem mi?
  
  Daha önce Entelektüel adlı kitabını okuduğum ve Oryantalizm üzerine dünyaca ünlü çalışmaları olan Edward Said'in de birçok fikrini ve alıntısını barındıran kitap, 2019 yılında vefat eden büyük sosyolog Immanuel Wallerstein'ın dünyamıza son hediyelerinden birisi. 2006 yılında yayınlanan bu eseri ile, Avrupa Evrenselciliğinin, kapitalizmin sınırlarına ulaşması sebebiyle zora girmeye başladığından ve son kale olarak bilimin dahi bu tek yönlü yayılmacılığın kurbanı olabileceğinden bahsediyor ve tüm dünyayı gelecek 50 yılda yeni bir Evrenselciliğe (Evrensel Evrenselciliğe) geçiş sürecinin ve sancılarının beklediğini duyuruyor. Aşağıya kitaptan etkilendiğim bir kısmı olduğu gibi koymak istiyorum;
  
  "Küresel evrensel değerler bize verilmez. Bizler tarafından yaratılır. İnsanoğlunun bu tür değerleri yaratma girişimi, insanlığın büyük bir ahlaki girişimidir. " "Bu dünyanın Las Casas'ları, saf olmakla, şer güçlerinin işlerini kolaylaştırmakla, yetersiz kalmakla itham edilmektedirler. Fakat yine de bize öğrettikleri bir şeyler var; kendi mutlak doğruluğumuz hakkında biraz tevazu göstermek, bastırılan ve zulme uğrayanlara biraz somut destek vermek, gerçek anlamda kolektif olan ve bu yüzden gerçek anlamda kürsel olan bir küresel evrenselcilik arayışı içinde olmak."
• 
  Jeff 竇

  The content is not so much related with the title. I was quite disappointed because I did not find what I was looking for.
• 
  Waleed

  Short but important book
• 
  Dejan Basic

  Clear, erudite, compelling and ultimately, deeply humane
• 
  Mehmet Kır

  Yazar, global dünya siyasetine farklı bir bakış açısı getirmiş. Düşüncelerini ise tarihten örnekler vererek güçlendirmeye çalışmış. Kitabın didaktik özelliğinden çok felsefi yanı dikkat çekiyor.