Ölü Dalgıcın Sonbaharı by Onur Selamet


Ölü Dalgıcın Sonbaharı
Title : Ölü Dalgıcın Sonbaharı
Author :
Rating :
ISBN : -
Language : Turkish
Format Type : Paperback
Number of Pages : 112
Publication : Published September 1, 2018

“Burada kimse gerçek safsatasının arkasına saklanmaz.”

Onur Selamet’in anlattıkları gerçekliğe açıkça cephe alan, sıkıcı hayatlarımızın sarsılmaz somutluğunu yerle bir eden öyküler. Selamet, güçlü imgelemleriyle buhranlı nefeslerimizin ağırlığını üstümüzden kaldırıyor. Bizi imkânsız diye bir şeyin olmadığı, henüz düşlemediğimiz diyarlara götürüyor. Balina midesinde dönüp duran mevsimler, korku kırıntılarıyla beslenen makineler, raydan çıkan trenlerin gittiği vahşi gezegenler, Sukubi Du ve patenli örümcekler… Hepsi yazarın tekinsiz ormanında birer başrol.

Okyanusu ciğerlerinize doldurmaya hazır mısınız?

“Olanları hiçbir çizgi filmin ele alamayacağı bir ciddiyetle anlatacağım. Mantık kaçarsa çizgi filmlere sığının.”


Ölü Dalgıcın Sonbaharı Reviews


  • M. Tatari

    Onur Selamet’le ilk kez on yıl önce, Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi’ndeki öyküleriyle tanışmıştım. O genç yaşında bile çok duru ve akıcı bir anlatıma sahipti. Daha sonra, bir nebze piştikten sonra Onur bir noktada “delirdi” ve hem üslubu hem de öyküleri çok farklı bir yön aldı. Öyle ki bir delinin gözünden normal olanı son derece garip, anormal olanıysa son derece mantıklı anlatabiliyordu artık. Üstelik bunu yaparken kelimelere öyle bir dans ettiriyor, sıradan olanı o kadar güzel bir şekilde özgünleştiriyordu ki okumaya doyamıyordunuz yazdıklarını.

    Ölü Dalgıcın Sonbaharı da Onur'un bu kendine has üslubunun hunili bir ürünü. İçinde toplam 12 öykü var ve bunları belirli bir kalıba sokmak inanın çok zor. Fantastik desem değil; çünkü içlerinde bu türün kemikleşmiş unsurları olan elf, cüce, ork vb ırkların hiçbirini barındırmıyorlar. Ama aynı zamanda da alabildiğine fantastikler. Zira gerçek hayatta karşınıza kesinlikle çıkmayacak, gerçeküstü ve doğaötesi onlarca unsur yer alıyor satırlarının arasında. Konuşan mantarlar, silindir şapkalı tavşanlar, patenli örümcekler, altından geçenlere selam veren sokak lambaları, gölgelerin arasında yaşayan korkunç ucubeler… New Weird ya da büyülü gerçeklik demek en doğrusu olacaktır sanırım.

    Kitabın sayfaları arasında kâh ölü bir dalgıcın sözünü dinleyip okyanusların derinliklerine dalıyoruz kâh dokuz yaşındaki asabi bir veletle birlikte mahallenin sokaklarını arşınlıyoruz. Kâh karabasanların zifir diyarına bir ziyarette bulunuyoruz kâh raydan çıkan trenlerin son istasyonuna. Yeri geliyor hava karardıktan sonra seksek oynayan küçük bir kızın sokağın kurallarıyla imtihanına şâhit oluyoruz, yeri geliyor bir girdabı mahkemeye veren bir delinin kendisini aniden sanık koltuğunda bulmasına…

    Velhasılıkelam, adına edebiyat denen bu dipsiz kuyunun kalıplaşmış anlatım şekillerini ustalıkla yıkan, yeni ve farklı bir şeyler denemek isteyen, tuhaflıklara anlamlar yükleyip anlamsızlıklardan tuhaflıklar çıkaran öykülere itirazı olmayan herkesi bir doz Selamet almaya davet ediyorum.

    Nice basılı kitaplarını okuyabilmek dileğiyle sevgili Onur.

  • Murat Dural

    Onur Selamet özellikle fantastik, bilimkurgu türünde başarılı çalışmalar yapan Kayıp Rıhtım'ın çok önemli bir parçası. Dedalus Yayınları'ndan, hem de Baran Güzel editörlüğünden çıkan "Ölü Dalgıcın Sonbaharı" öykücülüğünü de başarılı bir şekilde gözler önüne seriyor. Tedirgin edici ama masalsı, garip bir çekiciliği olan sempatik ama karanlık çizgi filmler, huzursuz, acı şekerler sanki. Biraz bizim zamanımızdaki Klamentin'i hatırlatan bir yapısı var. Kitabı hiç durmadan dört saat gibi bir sürede bitirdim. Sonra mı ne oldu; baş dönmesi, sağlam içmişim gibi sarsılmalar, neden mutlu olduğumu bilmediğim ve çok güldüğüm için ağlayacakmışım hissi veren sırıtmalar. Çok eğlendim ama... Ama başka şeyler de oldu. Sevgili Onur'un kelimeler ve cümlelerle arası oldukça iyi ve kendine münhasır bir tarzı var. Sarhoş etti beni :)

  • Hazal Çamur

    Çağdaş Türk Edebiyatı’nın aldığı şekil beni inanılmaz mutlu ediyordu. Onur da bu bakımdan beni üzmedi.

    Kelimelerle tehlikeli oyunlar oynayabilen, bunu yaparken de “bizden” olmayı başarabilen genç yazarlara karşı büyük bir açlığım var. Bir okur olarak başarılı örneklerini görebildiğim için ne mutlu bana.

    A
    Bu yeni, ama kesinlikle bir o kadar da tanıdık seslerin altında Y kuşağının ta kendisi var. Bantlı spor ayakkabılarının çırt çırtlarının sesi ve topuğunda yanıp sönen ışıkların parıltısı var.
    Eserinin yapıtaşı olan kelimelerinin her biri okundukça patlayan enerji kütleleri adeta. Öykülerinin kurgularıysa çocukluğu sokaklarda terlemekle, ilk gençliği internete bağlanmak için 56k modem sesini dinlemekle geçmiş, akıllı telefonları yakalamış, hem dünün hem de bugünün çocukları olmuş birinden beklenecek denli bir curcuna.

  • Hakan Tunç

    Ölü Dalgıcın Sonbaharı, sizi mantığın ötesinde dünyalara, dans eden kelimelerle davet ediyor. Tek başına gibi görünse de, okuyucu olarak sizler de o ahenkli figürlere eşlik ederken buluyorsunuz kendinizi.

    Toplamda 12 öyküden oluşan bu kitapta kendinizi tuhaf kurgunun ve bazen mantığın ötede durduğu gerçekliklere adım atarken buluyorsunuz. Her biri diğerinden farklı ama cümleleriyle yazım tarzını belli eden bir edebi bütünlük içerisinde geziniyorsunuz. Bazen tekinsiz, bazen meraklı, bazen çocukken yaşadığınız sokağın tarifiyle bütünleşmiş öykülere bakıyorsunuz. Her öyküsünün başında yerli ve yabancı yazarların kitaplarından alıntılanan cümlelere karşılaşıyor ve acaba neler çıkacak diye düşünüyor, bir süre sonra ipin ucunu kaçırıp çizgi filmlere sığınabiliyorsunuz.

    Onur Selamet, yakın gelecekte öykücülük anlamında adını sıkça duyacağımız önemli isimlerden biri olduğunun göstergesini bu ilk ciddi adımıyla bizlere sunmuş oldu. Umuyorum edebiyatımıza daha nice katkıları olacak ve çok daha iyilerini okuma fırsatına vakit kaybetmeden erişeceğiz.

  • Kayıp Rıhtım

    (...) Onur’un en sevdiğim yanı öykülerine verdiği o benzersiz başlıkları. Ki ben alametifarikaları demeyi daha uygun görüyorum. Bu konuda eşsiz bir yeteneği var. Hem benzersiz hem de kıskandırıcı. Ki bu özelliğini Kayıp Rıhtım’da da birçok dosya ve proje başlığında görüyoruz. Çoğu onun elinden çıkma. Ölü Dalgıcın Sonbaharı’nda bulunan öyküler de aynı şekilde ilgi çekici ve merak uyandırıcı. Bin Kunduz Mahşeri, Gökyüzüne Nalları Dikmek (ki kitaptaki en beğendiğim öykülerden), Bandosuz Kulak Gezegeni, General Diştaşı’nın Patentli Örümcekleri, Beşler Bom! gibi birkaç tanesini buraya yazsam ne demek istediğimi az çok anlarsınız sanıyorum.

    Öykülerin adını tamamen buraya yazmak veya her öykü hakkına tek tek kısaca bir şeyler karalamanın bu kitabı hakkıyla anlatmaya yeteceğini pek sanmıyorum açıkçası. Çünkü bu tarz öyküleri okuduğumuzda her birimize farklı hissiyatlar tattırdığına inanıyorum. Cümleler arasında 90’larda ve milenyumda çocuk olanlara güzel göndermeler var. Okurken müzikal bir yapısı var ve ona ayak uydurmak için bazen mücadele vermek zorundaymış gibi hissedebilirsiniz. Ama asla yorucu değil. Aksine doyurucu ve sonunda benliğinize bir şeyler katan eşsiz kelimeler silsilesiyle karşılaşacaksınız. Emin olun, sonunda o nihai sayfayı kapatırken, mutlu olacaksınız.

    - Hakan Tunç

    İncelemenin tamamı için:
    https://kayiprihtim.com/inceleme/olu-...

  • Aslıhan Çelik Tufan

    Son günlerde her gün birer tane gibi olacak şekilde çağdaş türk edebiyatından öyküler okudum. Fakat diyebilirim ki içlerinde en iyisiydi.

    Öykü sıralaması, kullanılan dil ve öykü başlarındaki alıntı yapılan kitaplar ve yazarlar ile öykülerin ilintisi enfesti.

    Bi nefeste okunan bir daha okuma isteği bırakacak kadar güçlü ve güzel!

    Tavsiye ediyorum!

  • Burak Uzun

    Nasıl Loony Tunes aleminde sınır yoksa, Onur Selamet'in öykü aleminde de sınır yok. Bitirdikten sonra bir dinamit ateşleyip tüttürebilirsiniz. Farklı, enerjik ve güzel.

  • Çağatay Boz

    İçinde bulunduğu gerçeklikten hiçbir şekilde haz etmeyen insanların ortak noktası, nostaljiye duydukları bağlılıktır. Çünkü hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkındadır bu insanlar. Çünkü her şey, ama her şey zamanın içinde kümülatif bir şekilde yok olur. Ben, sevdiklerim, insanlar olarak binlerce yıldır inşa ettiğimiz maddî manevî yapılar, piramitler, ağaçlar, okyanuslar, kıtalar, kara delikler ve evrenin bizzat kendisi. Zaman bir batak ve hepimiz içindeyiz, yavaş yavaş da batıyoruz. Battıkça da görüşümüz daralıyor, görüşümüz daraldıkça daha da panik yapıp debelenmeye başlıyoruz. Bir bakmışız ki biraz daha batmışız dibe. Bu süreci yavaşlatacak tek şeyse kabullenmek. Yok olacağımız gerçeğini kabullenmek.

    Ölü Dalgıcın Sonbaharı benim için çok amaçlı bir kitap. Edebî değere sahip öyküler okumak değil benim için mühim olan, zira bunu yapabileceğim binlerce kitap var. Ama benimle aynı asfaltta top oynamış, aynı bacaklara, memelere, kadınlara (büyük memeli ve az giyinmiş olduklarını da belirtmem gerek) bakmış, hızlı koşmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu çocukken fark etmiş bir insanın yazdığı öyküleri okumak, işte bu benim için önemli olan. Çünkü birkaç yıla üç onluk bir delikanlı oluyorum ve her şey daha da boktan bir hâl alıyor.

    Bir kapı açmış Onur benim gibiler için. Kapıdan girince göz bebeklerim büyüyor, müziğiyse duymaya değil koklamaya başlıyorum. Büyümenin, belki de yok olmanın kaygısıyla soğuk terler akıtırken, bütün bu olaylar silsilesine çenem kasıla kasıla gülüyorum.

    "SUKUBİ DUBİ DUUUU!"

  • Cem Altınışık

    Kitabı bitirdim ve kafam güzel. Üzerine dinamit içeceğim, belki biraz çay da yerim. Güzel gider.

  • Türker

    Onur hakkında bir sürü şey anlatabilir ve konuşabilirim, ama kitabıyla ilgili konuşmam ne kadar doğru olur bilmiyorum. Sonuçta ben "buralar"a geldiğimde o çoktan buradaydı, hatta geçmişti. Bu kitapla da rüştünü iyice kanıtlamış oldu.

    Çağdaş edebiyat büyük oranda "sokak çocuğu, kaybeden, biz çok üzüldük" minvaline sıkıştırılmaya çalışılırken, çok daha farklı ve güzelliği farklılığıyla sınırlı kalmayan eserler görmek insanı mutlu ediyor. Onur sizi alıp "gündelik hayatın sıradan şeylerini sıradışı şeylerle" anlattığı öykülerin içine hapsetmiyor. İçten ama ince işlenmiş anlatımıyla alıp sizi bambaşka diyarlara götürüyor. Gittiğiniz yerlerde kendinizi yabancı hissetmelisiniz aslında, ama Onur'un üslubu o kadar samimi ki, gittiğiniz yer ne kadar tekinsiz olursa olsun keyifle devam ediyorsunuz.

    Onur'un adını ileride camiada daha çok ve sık duyacağımıza inanıyorum. Böyle olacağından da şüphem yok.

  • Burak İpek

    İnsan büyüdükçe rüyaları, hayalleri çok sıkıcı hale geliyor. Belli ki Onur Selamet için bu geçerli değil. Okuduğum her öyküsü beni gündelik yaşantımın sıkıntılarından alıp götürdü. Zaten rüyaların bir özelliği de bu değil midir?

    Popülist yazarların binlerce satan, birbirinden kopya eserlerinin arasında ışıl ışıl parlayan, orijinal bir öykü kitabı olmuş. Herkese hitap eden, en azından bir öyküsünde sizden de bir parça bulabileceğiniz harika öyküler var. Umarım devamı gelir. Umarım hak ettiği değeri bulur.

    Yeni kitabını heyecanla bekliyor olacağım.

  • Agape

    Kitabın içinde on iki adet öykü var. Bazıları çok hoşuma gitti. Bazılarındaki göndermeleri pek anlamadım. Yazarın yaratıcı bakış açısına bir laf edersem annemin beni yargılayacağından korkup susuyorum. Öykülerin başlarında bulunan alıntılar çok hoşuma gitti. Genelde bu alıntılardan ve kitap sonundaki yayınevinin başka kitapları kısmından birçok yazar keşfeden biriyimdir. Böyle kitaplar o yüzden biraz daha fazla hoşuma gider.

    Kitaba mantık çerçevesi içinde yaklaşırsanız hata etmiş olursunuz. Ben arka kapaktaki “Mantık kaçarsa çizgi filmlere sığının.” cümlesini ciddiye alarak okumaya başladığımdan çok keyif aldım. Kesinlikle kendine has bir tarzı var. Daha önce bu kadar uç noktalarda yazan Neil Gaiman’ı görmüştüm. Yıldız yağmurunda bacak araları, beşler bom, aksak karabasanların zifir makinesi, peri botları ve hatırlanamayan bağcıklar, gökyüzüne nalları dikmek en çok beğendiklerim arasındaydı. Bazı öyküleri gülerek okudum. Her biri tamamen çılgıncaydı. Pişman olmadığım için çok sevindim.

    Bana farklı şeyler katan, başka bakış açılarını öğreten yazarları severim. Onur Selamet de bunlardan birisiydi.

  • Davut Kılıç

    Siz balina midesinde sandalla ilerleyen bir çocuğu hayal edebilirsiniz Onur Selamet “Ölü Dalgıcın Sonbaharını” çizer ufkunuza. Soluklarınız hızlanır. Kelimeler patır patır dökülür. Küçük gülümsemelerle başladığınız cümle keskin bir katana ile ortadan ikiye pekala bölünebilir. Belki bölünmez çünkü çelik de size sırıtıp kırılabilir çünkü bu öykülerin yazarının gerçekle düşmanlığı çizgi film dünyasına dayanır. Aşağı bakmazsanız düşmezsiniz. Keyifli okumalar.

  • Özgürcan

    Millet aya çıkıyor siz sevdiğiniz size yüz vermedi diye üzülüyor musunuz? Millet marsa insan yolluyor siz maaşınıza yapılacak 200 lira zammı mı düşünüyorsunuz?

    O zaman tam size göre bir kitap Ölü Dalgıcın Sonbaharı, tüm bu yerlere ve daha fazlasına gidebilir ve sıkı durun hâlâ mutsuz olmaya devam edebilirsiniz!

  • Burçak Kılıç Sultanoğlu

    Kısa kısa hikayelerden oluşuyordu. Kitabın adı ilk öykünün adından alınmış. Yalnız hikayeler fazla absürt. Keşke bu kadar abartılmasaydı. Bazı hikayeler arap saçı gibi dolanmış,ne anlattığı anlaşılmıyor. Yani şöyle diyeyim içinde, hayaletler, delilik, ayı oltayla yakalama gibi olaylar varken scooby doo'yla bile macera yaşanıyor. Fantastik edebiyat severim ama bu çok absürt olmuş. Kitaba dair sevdiğim tek şey hikaye başlıkları ve her hikayenin başında yapılan alıntılar kısmıydı.

  • Fatma

    Kitap okumak için çok kısıtlı zamanımın olduğu bir döneme denk geldi bu kitap. Öyküler kısaydı, genelini sevdim. Yine de biraz havada kaldığını düşünüyorum öykülerin. Belki ben yaya yaya okumak durumunda kaldığımdan oldu, bilemiyorum.

  • Meltem Didem

    Onur Selamet'in öyküleri fantastik değil, bilimkurgu değil, gerçekçi hiç değil.Ama bambaşka bir gerçekliğe ait öyküler.Belki de yazarın kendi gerçekliğine ait.Farklı bir şeyler arıyorsanız bir şans verin derim.

  • Kaan

    Gayet beğendim vallahi.
    Arap Atı gibi gittikçe açılan bir kitap olmuş.

  • sabiha ㅤ

    Absürt bir öykü kitabı. Ay'ı çalmak isterken yakalanıp mahkemede yargılanan çocuklar mı dersin, zorba salyangozlara darbe yapmaya çalışan dalgıçlar mı dersin, destanlar söyleyen mantarlar mı dersin...
    Çoğu anlamsız olsa da, hikayelerin başı sonu olmasa da cümleleri okumak çok keyifli. Daha önce okuduğum hiçbir kalem gibi değil.

  • inaperfectbook

    Hayatımda okuduğum en garip öyküler kitabını bitirdim dün.

    Onur Selamet ilk öykü kitabıyla asla değinilmemiş bir konuya parmak basıyor ve çizgi filmlerin gerçeküstücülüğü ile korku temasını harmanlıyor. Böylece ortaya çocuk kitabı gibi görünen müthiş bir kitap ortaya çıkıyor.

    Hikâyelerin geneli çocukluk anılarıyla ilgili ama o kadar sade ve çarpıcı bir dil kullanılmış ki yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara okumak gerekiyor. Ayrıca bazı hikâyelerde Clive Barker’ın Zaman Hırsızı kitabının kokusunu aldım.

    Yazar üstü kapalı şekilde günümüz sorunlarına değinmiş ve laf çarpıtmış, bunları anlayınca o korkunçluğun arasında sırıtmamak elde değil. Benim favori hikâyelerim senaryosu yazılsa beyaz perdede hiç sırıtmayacak BEŞLER BOM! ve AKSAK KARABASANLARIN ZİFİR MAKİNESİ. Bu öykülerin sonu mükemmeldi. Başı da mükemmeldi. BU ÖYKÜLER MÜKEMMELDİ.

    Dünyanın en farklı öyküler kitabı olan bu eser sanırım bu yılın açık ara favorisi oldu benim için. Değişiklik arayanlara duyurulur. Tam hallowen zamanı okunursa tadından yenmez.

  • İsmet Uluer

    "Olanları hiçbir çizgi filmin ele alamayacağı bir ciddiyetle anlatacağım. Mantık kaçarsa çizgi filmlere sığının."

    Tam bir deli-saçması. Deli bildiğimiz deli, saçma bilmediğimiz saçma. Çok değişik bir delirme hali. Özgürce "saçma"lamak harika bir şey. Okurken saçmalamak değişik bir duygu. En son böyle bir "saçma"yı Onur Ünlü'nün şiirlerinde rast gelmiştim. Bize böyle saçmalıklarla gelin.

  • Türkay

    Gerçeküstü öyküler...

  • Efe

    Hikayeler son derece gerçekustu olmasi sebebiyle anlatilan olaylarin ayaklari yere basmiyor. Zaten kisa olan oykuler bir sahneden hemen baska bir sahneye ziplayip aklinizda hiçbirsey birakmayarak bir anda bitiveriyor. Bir bilim kurgu ve fantasik edebiyat hayrani olarak keyif almayi çok istedim ancak okurken çok bunaldim. Hikayelerden sadece 2 tanesi fena degildi, digerlerini begenmedim.

  • Burçin B.

    Sevgili Kayıp Rıhtım’ın çekişi sonucu edindiğim ve bir süredir gerek adı gerekse kapak tasarımı ile merak ettiğim bir kitaptı. Bana biraz Karin Tidbeck’in Jagannath’ını anımsattı. Son zamanlardaki new weird tarzının bizdeki bir örneği olabilir. Öyküler tekinsiz ama bir o kadar güzel. Bitince ne hissetmem gerektiğini kestiremedim. Harikaydı. Umarım başka kitaplarını da okuyabilirim ☺️

  • Emre Ergin

    ilk iki öykü kadar iyi değil maalesef kitabın gerisi. rüya diliyle sırf ilginçlik için kurulan cümlelerin farkı, bence, gerçekçi olmaya çalışan cümlelerin farkından daha fazla. yine de ilk iki öykünün hatrına ve türk edebiyatı için görece özgün olması sayesinde ayırdığınız zamana değeceğini düşünüyorum.

  • Şeyma

    " Yanlış yerde, yanlış zamandaydık. Çırpınmaya devam ettik."

    " Okullarda ya da evde öğretilmese de, kaçış fikri zihnimizin derinlerine çivili. Dünyaya kaçmak için geliyoruz."

    " Hiçbir canlı organizma, mutlak gerçeklik koşulları altında akıl sağlığını koruyarak yaşamayı sürdüremez; kimilerine göre tarlakuşlarıyla çekirgeler bile hayaller görür. " ( Shirley Jackson )

  • Ömer

    Okurken hiçbir şey anlayamadım gerçekten.

  • Merve Gürbüz

    Saykodelik, delilikli öykülerden oluşan kitaba tabii ki bayıldım. Favori öykülerimse Kafamın İçindeki Sülükler, Aksak Karabasanların Zifir Makinesi ve Bin Kunduz Mahşeri oldu. Tüm öyküleri aşırı saykodelik havasından dolayı pek sevsem de bu üçünü bir başka sevdim. Bu tarz öyküler seviyorsanız şans verin derim.